Lâ: Sonsuzluk Hecesi- Nazan BEKİROĞLU

Yayınevi: Timaş Yayınları

1. Baskı tarihi: Kasım-2008

Baskı sayısı: 5.baskı

Sayfa sayısı: 384



Bu kitabı başka türlü yazmanın imkânı yok. Çünkü bu hikâyenin kaynağı tüm kutsal kitaplarda, çünkü bu hikâyenin kaynağı biraz bende, biraz sende, biraz onda ve herkesin içinde… Ne güzel yazmış Nazan diyorum okudukça, kelimelerle dans etmiş. O zaman ben de onun gibi başlarım bu hikâyeye…

Bir hikâye tohumu düşer mi içinize ben buraya yazsam, sonra bin hikâye tohumu filizlenir mi? İki cennet sürgününün tüm insanlığın kaderini yazan hikâyesi. Âdem ile Havva…
Nereden başlamak lazım bilmem ki, nasıl anlatmalı, sahi nasıl anlatılabilir ki… En iyisi olduğu gibi başlamak önce Yusuf ile Züleyha kitabını almıştım Nazan’ın ardından Nun masalları sonrasın da LA: Sonsuzluk hecesi. Önce yavaşça, sonra coştu çağladı içimde her satırı, kaç kez okudum hatırlamıyorum. Aman yahu bir kitap insanın içinde çağlar mı, dolup taşar mı, kasıp kavurur mu, eser geçer mi demeyin… Bu kitap size ilk yaradılışı, ilk yalnızlığı, ilk aşkı, ilk günahı, ilk sürgünü, ilk ayrılığı, ilk kavuşmayı, ilk kardeş kavgasını, ilk cinayeti anlatıyorsa… Aklınıza gelen ne duygu varsa hepsinin ilkini anlatıyorsa hele de böyle güzel anlatıyorsa, alır içine de katar, kasıp kavurur da. Tabi okumak var, okumak var. Neye nasıl ve hangi çerçeveden baktığın da önemli. Ben sanırım ilk alın yazısına baktım. Bir ‘ile’ koydum her sevdanın arasına alın yazısı gibi birbirine bağladım. Sonra inandım, her hikâyenin arasında bir bağlaç olduğuna…
Nazan’a olan bitip tükenmez hayranlığımın başlangıcı LA: Sonsuzluk hecesi ve her şeyin başlangıcı… Nazan gibi yazmak, Nazan gibi konuşmak… Sonra susmak var Dünya’ya sürgün edildiğimiz günden itibaren susmak. Siz en iyisi alın her hikâyenin arasına bir bağlaç koyup; bıkmadan, usanmadan okuyun. İlk insanı, ilk aşkı, ilk öfkeyi, ilk annelik duygusunu, ilk kardeş kavgasını okuyun. Ahhh çekip koca bir ahhh aslında her şey eşref-i mahlûkat…

Nazan’ın LA’sından;
‘ Oysa Âdem, ey güzel yolcu sen öyle misin? Hatırla nasıl yaratıldığını. Bu toprak bedene neler katılıp karıldığını, suyuna, mizacına neler karıştırıldığını. Hani ruhun, hamurunun yoğrulmasına tanık tutulmuştu. Bir yanın karanlık senin bir yanın yanan ışık. Bir yanın melek kanadı bir yanın şeytan ıslığı. Bir yanın çamur beden, bir yanın kutsal ruh. Bir yanın iyiliğe açık bir yanın kötülüğe. Tek başına ne duru iyilik ne de saf kötülük sensin. Ne baştan ayağa cennetsin ne de tümüyle cehennemsin.’


                                        

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Adı Köşe?

Nietzsche Ağladığında- Irvin D. YALOM

1984- George ORWELL